SORU: “Hak ve batılı” nasıl tanıyabiliriz ve ayırt edebiliriz? – Bölüm 1

SORU: “Hak ve batılı” nasıl tanıyabiliriz ve ayırt edebiliriz? – Bölüm 1

CEVAP:

بسم الله الرحمن الرحيم

الّلهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ و عَجّل فَرَجَهم

Yüce Allah, insana birçok şeyi tanıyabilmesi için imkanlar ve araçlar vermiştir. Görmek için gözler ve görme sistemi, duymak için kulak ve işitme sistemi vb. Ve insana tanıması için akıl ve anlaması için kalp vermiştir.

Aklın işi tanımaktır ve tabii ki akıl ilmin ışığında görür. Aklı olan ama bilgisi olmayan adam, gözleri olan ama karanlıkta olup hiçbir şey göremeyen bir adam gibidir. Bu yüzden Yüce Allah, aklımıza iki ilmi kitap sunmuştur ve her iki kitabı da okumayı emretmiştir. Biri “Yaratılış Kitabı” dır; diğeri “Vahiy Kitabı (Kuran-ı Kerim)”dır.

Akıl, çerçeve ve format görevi gören temel bir bilgiye sahiptir. Bu bilgi tıpkı diğer ilimler gibi dışarıdan öğrenilmez; fıtri olarak akla yerleştirilmiştir. Bu nedenle herkesin aklında bu bilgi vardır.

Örn.; ister Aristoteles olsun, ister bir köydeki yaşlı bir kadın, herkes, her hareketin bir uyaranı olduğunu biliyor. Bu aklın fıtri formatıdır.

Akla, dünyanın kendi kendine var olduğu söylenirse, onu kabul etmeyecektir; çünkü her şeyin bir nedeni olduğunu bilir. Ya da şöyle denirse; “Şimdi hem gece hem gündüzdür.” kabul etmez. Eger derlerse ki: “Hem iyilik güzeldir hem de kötülük.” kabul etmez; iyi insanların kötü insanlara eşit olduğu söylenirse, akıl bunu da kabul etmez. Çünkü akıl çelişkiyi kabul etmez ve batılı tanır. Böylece aklın hak ve batılı ayırt edebildiğini görüyoruz.

Aklın neyi kabul edip neyi etmediğini anlamak için şimdi Allah hakkında birkaç şey söyleyelim;

“Allah, bir anneden doğdu.”

“Allah’ın çocukları var ve biz Allah’ın çocuklarıyız.”

“Tanrı insanlar gibi bedene ve organlara sahiptir.”

“Allah bir insan şeklinde, gökyüzünden yere indi.”

“O Peygamberiyle güreşti.” “Allah, kulları tarafından çarmıha gerildi.” vb.

Açıktır ki, aklı başında hiçbir kimse bunları kabul etmez ve bu ifadelerin yanlış ve batıl olduğunu söyler. Bunlar, tahrif olmuş İncil ve Tevrat’ta geçen ifadelerdir.

Ama eğer Allah’ı şu niteliklerle anlatılırsa, akıl onu kabul eder:

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ * اللَّهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ *    

“De ki: O Allah birdir.*Doğurmadı ve doğrulmadı.*Onun hiçbir dengi yoktur.” (İhlâs, 1-4)

Allah, akıl sahiplerine şöyle hitap eder:

قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“De ki: (Ey İnsan) Kötü şeylerin çokluğu hoşuna gitse bile. Pis ile temiz bir değildir. Ey akıl sahipleri kurtuluşa erebilmeniz için Allah’tan sakının/takvalı olun.” (Mâide, 100)

Eger akıllı bir adama, İmam Ali (as) ve Muaviye’nin (l.a) ikisinin de cennete gideceği söylenirse, akıl kabul etmez.

Ama, aklın bilginin (ilim) ışığında gördüğünü söyledik. O halde, ne Ali’yi ne de Muaviye’yi tanımayan kişi doğru ve yanlışı ya da “Hak ve Batılı” tanımaz.

Hak:

 “Hak” gerçek varoluştur. Allah, haktır ve onun yerine koyulan her şey batıldır:

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ

“Bu (hükümleri veren) Allah haktır; O’dan başka ibadet ettikleri batıldır. Allah, üstündür, büyüktür.” (Hacc, 62)

Kuran-ı Kerim’de diyor ki: Yerin ve göklerin yaratılışı haktır, diriliş ve O’na dönüş haktır, O’nun Peygamber’i haktır, Allah’ın vahyi ve kitabı haktır, Cennet ve Cehennem haktır, vb. Çünkü O’nun kendisi haktır ve yarattığı ya da söylediği her şey haktır. Dolayısıyla O’na giden ve O’na bağlanan her şey haktır.

Adaletin hak, zulmün batıl olduğunu bir kitapta, okulda veya üniversitede öğrenmeye gerek yoktur. Akıl bunu biliyor.

Dolayısıyla bilimin (ilim) ışığında gören akıl, doğru ile yanlış ve hak ile batıl arasındaki farkı tanır. Bu nedenle Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim ayetlerinde, düşünmeyi ve akılcılığı vurgulamıştır.

e-post:

info@x-shobhe.org

Telegram Kanalı:

@SupheSoruCevap

İnanç