SORU: “İbadet etmek” ve “kulluk etmek” nedir? Birbirinden farkı var mıdır?

SORU: “İbadet etmek” ve “kulluk etmek” nedir? Birbirinden farkı var mıdır?

CEVAP:

بسم الله الرحمن الرحيم

الّلهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ و عَجّل فَرَجَهم

Bizler hem “ibadet” hem “kulluk” kelimesini kullandığımız için bunların iki farklı şey olduğunu sanıyoruz; halbuki ikisi de tek bir kelime olup biri Arapçadır ve diğeri Türkçedir. Kulluk, ibadetin Türkçe tercümesidir. O zaman ibadet ve kulluk aynı şeydir ve “abid” kulluk/ibadet eden kimseye denir.

Tek kelimeyle ibadet, bağımlılık demektir. Bir kimse, birini veya bir şeyi baskın bir otorite olarak görürse ona tapar, ibadet veya kulluk eder. Bu noktada tanrısının kim olduğunun bir farkı yoktur; Allah, Güneş, bir heykel, put, Juggernaut veya insanın heva-i nefsi.

İbadet, “ilah” ve “rabb”e karşı yapılır. Bu iki kavrama dikkat edelim: İlah ve Rab. İlah (إله), “ibadet edilecek bir kimse veya bir şey” anlamına gelir ve Allah der ki: لا إله الا الله “Allah’tan başka ilah yoktur.” Ve rab, “otorite sahibi, tedbir eden, işleri yöneten, terbiye eden ve eğiten” anlamlarına gelir. Firavun, “Sizi ben yarattım ve sizin tanrınızım.” demedi; dedi ki: أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى “Sizin için kendimden başka ilah tanımıyorum ve sizin en yüce rabbiniz benim.” dedi.

Kişinin arzularının, isteklerinin, özlemlerinin, hayallerinin de ona ilah olması mümkündür.

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا

“Arzularını/nefsinin isteklerini kendine ilah edinen kimseyi gördün mü? Sen mi ona sahip ve koruyucu olacaksın?!” (Furkan, 43).

Allah’a ibadet veya O’na kulluk, ilah ve rab olarak O’nu bilmek anlamına gelir. Birçok insan Allah’ı tüm varlığın yaratıcısı (Halik) olarak bilir ama başkalarına taparlar yani onlara ibadet ve kulluk ederler. Lanetli İblis de Allah’ı tanıyordu ama kibirli oldu ve kendi nefsine kulluk etti. Birçok Müslüman, namaz kılıp dua etse bile şehvet, güç ve zenginliğe kulluk eder ya da Amerika’nın, İngiltere’nin veya Siyonizm’in köleleri olarak onlara kulluk ederler. Ama Rabbimiz Allah der ki:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

“Kuşkusuz ben Allah’ım. Benden başka ilah (hak) yoktur. Bana kulluk et ve beni anmak için namazı hakkıyla kıl.” (Taha, 14)

İbadetin hem teorik (doktrinsel) yönleri hem de pratik yönleri vardır. Öğretisel, doktrinsel ve imani yön, O’ndan başka kimseyi İlah ve Rab olarak görmememizdir ve pratik yönü, O’nun her konudaki tüm emirlerine itaat etmemizdir.

Bu kelimelerle ilgili bahis, kelimelerin kavram olarak anlamları hakkındaysa özet olarak; ibadet etmek bir fiildir, kulluk etmek bu fiilin Türkçe karşılığıdır ve abid, bu eylemi gerçekleştiren failin (öznenin) adıdır. Ama bazen bu anlamların hakikati, tam ve gerçek karşılığı üzerine konuşulur. Maalesef ibadet (kulluk) ve abd (kul) kelimeleri Müslümanlar arasında doğru bir şekilde tanımlanamıyor ve gerektiği gibi bir anlam ile ele alınmıyor. Bazıları dünyaya sırt çeviren, çok namaz kılan, çok Kur’an okuyan, çok oruç tutan veya dua eden herkesin daha dindar ve abid olduğunu düşünürler. Bunlar aslında Hıristiyanlık ve Musevilik hurafeleridirler ve ne yazık ki Müslümanlara da nüfuz etmiştir.

Allah hakim ve alimdir, hiçbir emri akıldan yoksun bir emir olarak vermemiştir. O’nun için ibadet de hikmete, akla ve bilgiye dayanmalıdır. Allah, gerçek abidin, Allah’ı hatırlayan, Kıyamet gününü yad eden ve düşünce ve bilgi sahibi olan bir kimse olduğunu söyler:

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

“O akıl sahipleri ki, ayaktayken, otururken ve yanları üzere yatarken Allah’ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünerek şöyle dua ederler: Ey rabbimiz! Sen bunları (bu evreni) boşuna yaratmadın! Her türlü eksiklikten münezzehsin! Bizi cehennem azabından koru!” (Al-i İmran, 191).

Peygamberimiz (saa) buyuruyor ki:

قال رسول الله صلی الله علیه و آله: فِكْرَةُ ساعَةٍ خَیرٌ مِنْ عبادَةِ سنَةٍ.

“Bir saatlik düşünme, yetmiş yıl ibadet etmekten daha üstündür.” (Bihar-ul Envar, 71, s. 326)

 Benzer şekilde İmam Rıza (as) diyor ki:

لَيْسَتِ اَلْعِبَادَةُ كَثْرَةَ اَلصِّيَامِ وَ اَلصَّلاَةِ وَ إِنَّمَا اَلْعِبَادَةُ كَثْرَةُ اَلتَّفَكُّرِ فِي أَمْرِ اَللَّهِ.

“İbadet çok fazla oruç tutmak ve dua etmek değildir; ibadet, Allah ile ilgili büyük bir tefekkürdür.” (Bihar-ul Envar, 68, s. 325)

Peygamber Efendimize (saa) birisinin çok abid olduğunu söylediler, cevap vermedi. Üç kere tekrarladılar ve üçüncüsünde sordu: “Aklı da var mı?” (İrşad’ul Gulub, 2, s. 284) bu şu anlama geliyor; birinin namaz ve dua ehli olup aynı zamanda akılsız ve ahmak olması mümkündür.

İmamlarımızdan daha dindar, abd ve abid olan biri/birileri var mı? Neden hepsini şehit ettiler? Çünkü toplumun içindeydiler, insanları bilgilendirdiler, dost ve düşmanı tanıttılar, batıl ve yalana karşı çıktılar, insanlara hizmet ettiler, aileye önem verdiler ve güzel ahlaka sahiptiler, mükemmel insanlardı.

İmam Ali (as)’yi şehit eden hariciler ise çok namaz kılıyordular, oruç tutuyordular, Kur’an’ı ezbere biliyorlardı ve hatta şavaştan ve cihattan kaçmıyorlardı ama akılları ve bilgelikleri yoktu; cahil ve ahmaktılar ve çok kibirliydiler!

Dolayısıyla abd (kul) teslim olandır; kişi kendi varlığındaki şeytana da zamanın tağutuna da teslim olabilir, Allah’a da… Allah’a teslim olursa Müslüman olur. Öyleyse ibadet, Allah’ın emrine düşünüp aklederek ve halis/saf bir niyetle itaat etmek demektir. Böyle bir durumda doğru ticaret, bilimsel etkinlik, ilim öğrenmek, insanlara hizmet etmek ibadettir.

e-post:

info@x-shobhe.org

Telegram Kanalı:

@SupheSoruCevap

Diğer Konular/Çeşitli Konular