Düşmanlık sadece örnekleri [Amerika, İngiltere, İsrail…] bilmekle sınırlı değil, düşmanın düşüncelerini, hedeflerini bilmek, bizim için ne istediğini, ne istemediğini bilmek mi gerekiyor. Cenâb-ı Hak, bu hedefleri bizlere açıklamıştır.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Müslümanlar sürekli olarak dış ve iç düşmanlarla karşı karşıya olduklarından, düşmanı tanımlarken sadece Amerika, İngiltere, İsrail vb. düşünürler.  Ama örneklerden önce, düşmanın düşüncelerini, durumlarını, amaçlarını ve arzularını bilmeleri gerekir. Düşmanın yaklaşımlarını bilin ve onun bizim (Müslümanlar) için ne istediğini ve ne istemediğini bilmeliyiz.

Bu tanınma sağlanırsa bir yandan herhangi bir kişinin, cephenin ya da hükümetin dahil olduğu, düşman olarak tanınacağı bir şablon elde edilecek, diğer yandan bilinen düşmanların pozisyonları, hedefleri ve planları ortaya çıkacak. bizim tarafımızdan tanınacak; Üstelik herkesi sebepsiz yere dost, sebepsiz yere düşman görmememize neden oluyor!

Peki dostu ve düşmanı nasıl doğru tanıyabiliriz? Biz üzerimizde bilimsel aristokrasi bile yok! Dolayısıyla Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de dost ve düşmanların özelliklerini, hedeflerini, arzularını ve hoşlanmadıklarını bizlere açıklamıştır.

Mehebbet ve Mevdat

Dostlukta ve düşmanlıkta öncelikle ” Mehebbet ve Mevdat”in anlam ve kavramına dikkat etmeliyiz.

Ne yazık ki Kur’an-ı Kerim’in tercümesinde Mehebbet ve Mevdat aynı anlamda kullanılmıştır; yani sevmek! Ama bu iki kelimenin anlamı tamamen farklı.

Her türlü sevgi “Mehebbetdir”. İster Cenab-ı Hakk’ı, ister Allah’ın evliyalarını, müminleri, iyi ve mükemmel olan her şeyi sevmek, ister küfrü, zulmü, bozgunculuğu ve kötü sayılan her şeyi sevmek olsun.

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de kökeni, kökü ve sonu sevgi olduğunu, bağışlamanın da Allah’ın size olan sevgisinden kaynaklandığını bildirdiği gibi:

«قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ» (آل عمران، 31)

(Ey Resulüm,) de ki: “Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafurdur, rahimdir!

dünyalık malını sevenleri de kınadı; Ve Allah’ın Peygamberi (s.a) şöyle buyurdu:

«حُبُّ اَلدُّنْيَا رَأْسُ كُلِّ خَطِيئَةٍ وَ مِفْتَاحُ كُلِّ سَيِّئَةٍ وَ سَبَبُ إِحْبَاطِ كُلِّ حَسَنَةٍ»

Dünya sevgisi her günahın kökü, her kötülüğün anahtarı, her iyiliğin iptal sebebidir.

Ancak “Mevdat”, Ast’ın kalbinde aşkımın ortaya çıkması ve ortaya çıkması demektir.

Ancak ” Mevdat ” kalpteki sevginin ortaya çıkması anlamına gelir. İster dille, ister pozisyon almayla, ister eylemlerle gösterilsin.

Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz’in mükafatının Ehl-i Beyt’in “Mevdat’ı” olduğunu bildirmiştir; Önce onları tanımak, sonra sevmek, sonra da bu sevgiyi ortaya koymak demektir.

“Vadod” Yüce Allah’ın isimlerinden biridir.

«وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ * ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ» (البروج، 14 و 15)

O gafurdur (mağfireti boldur), vedûddur * Yüce arşın sahibi .

Yani kullarına olan sevgisini yaratmayla, rububiyetle, nimetle, mağfiretle vb. ile gösterir.

Düşmanin da Mevdat’ı var

Düşman da Mevdat’ı vardır, yani O da hedeflerini ve arzularını ortaya koyar.

Düşmanlar bize neyi sevip neyi sevmediklerini tavırlarıyla, sözleriyle, eylemleriyle gösterirler.

Düşman bizim için ne istiyor?

Müslümanlar, kâfirler için ve Allah ve insanların düşmanlarının için, uyanma, hidayet bulma, küfrü ve zulmü bırakıp diğer insanlarla barış içinde yaşamasını isterler; Ama düşmanların Müslümanlara yönelik kötü dilekleri var!

«مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ» (البقره، 105)

Ne kitap ehlinden kâfir olanlar, ne de müşrikler, size Rabbinizden bir hayır indirilmesini istemezler. Allah’sa dilediǧini rahmetiyle seçer de ona bir hususiyet verir. Allah büyük bir ihsân sahibidir.

«وَدَّ كَثِيرٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّارًا حَسَدًا مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ‌» (البقره، 109)

Kitap ehli olanların çoǧu, sizi imana geldikten sonra döndürmek ister, kâfir olmanızı diler. Gerçek, kendilerince de besbellidir ama sonra bunu, özlerindeki hasetlerinden isterler. Allah emri gelinceye dek bırakın, aldırış bile etmeyin. Şüphe yok ki Allah’ın her şeye gücü yeter.

«وَدَّتْ طَائِفَةٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ» (آل عمران، 69)

Kitap ehlinin bir bölüǧü, yolunuzu sapıtmak ister. Halbuki sizi deǧil, ancak kendilerini yoldan çıkarırlar, kendileri sapıklıǧa düşerler de farkında deǧillerdir.

  • – Kur’an-ı Kerim’de düşmanların Müslümanlara yönelik tüm hedef ve talepleri “Mevdat” kelimesiyle ifade edilmektedir. Yani hedeflerini ve isteklerini konuşma ve eylemle ortaya koyarlar.
  • – Dolayısıyla düşman, Allah’tan bizim için hiçbir iyilik istemeyen, düşman, küfre ve şirke dönmemizi isteyen ve bize hakim olmak için bunu elde etmeye çalışan, düşman ise bize hakim olandır. yoldan çıkıp yok olmamızı istiyor – Düşman, biz Müslümanların, ister yüzleşerek, ister teslim olarak, ölüm korkusuyla intihar ederek helak edilmesini isteyendir!

Şimdi bilinen düşmanların (Amerika, İngiltere, uluslararası Siyonizm, İsrail, içerideki beşinci kol vb.) çeşitli kültürel, bilimsel, ekonomik, ve siyasi cepheler, reklam, güvenlik, askeriye vb. dikkatli olalım; hepsi aynı formatta yer alıyor.

الّلهُمَّ صَلِّ عَلی مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد وَعَجِّل فَرَجَهُم؛

وَ الحَمدُ لله ربِّ العالَمین؛

والسّلام علیکم و رحمة الله و برکاته.

 

Kur'an-ı Kerim Top News