Soru: Kur’an-ı Kerim’de “Hayvanlar gibi yemek yeme”nin anlamı nedir?

Soru: Kur’an-ı Kerim’de “Hayvanlar gibi yemek yeme”nin anlamı nedir?

بسم الله الرحمن الرحیم

الّلهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ و عَجّل فَرَجَهم

Cevap:

«إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَالَّذِينَ كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْ» 

Allah, iman edip, salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Kâfirler ise zevki sefa sürüyorlar. Hayvanların yediği gibi yiyorlar. Onların meskeni de ateştir.  (Muhammed, 12)

“Hayvanlar gibi yemek”, sadece çok fazla yemek yemek anlamına gelmez; hatta hiçbir hayvan çok fazla yemek yemez, bir sürüyü öldüren bir kurt bile yeterli miktarda yer.

Ama kastedilen şu ki, öncelikle, bir hayvan için hayattaki en önemli şey yemektir; ikincisi, hayvanın acıkması ve yemek yemesinde hiçbir ahlak ve değer kriteri yoktur.

Hayvan, helal-haramı, başkasının malını, insanların haklarını, yetimlerin mallarını, muhtaçların ve mahrumların haklarını ve hoşnutluğunu, muhtaçları gözetmeyi vs. bilmez. Bazı hayvanlar birbirlerini ve hatta yavrularını yerler.

Ayette şöyle buyrulmuş: “Allah, müminleri ve salihleri cennete koyacaktır.” Çünkü maddi hayatlarının bütün alanlarında; düşünce ve davranışlarında ve ihtiyaç duydukları her şeyde cennetteki ahiret hayatlarını dikkate alıyorlar; böylece ilahi sınırları gözetiyorlar.

Ama kâfirlerin “bedenlerinin refahı ve zevki” dışında bir hedefleri yoktur ve hayvan gibi davranırlar! Çünkü onlar için sadece bu maddi dünya ve bu dünyadaki maddi şeyler vardır.

Bu eğilimleri ve yönelimleri insanı tanımlamada büyük eksikliklere sebep olup olabilecek en düşük profilli tanımlamaları ortaya çıkarıyor. Onlar diyorlar ki:

“İnsan iki ayaklı bir hayvandır; insan konuşan bir hayvandır veya insan alet yapan bir hayvandır…”!

Açıktır ki, “materyalist” ve hayvani bir dünya görüşüne sahip bir insan, bir hayvan gibi yaşar. Allah da Kuran’da onların hayvanlar gibi olduğunu buyurmuştur ‌(کَالأَنعام

Bu nedenle insanlar için “yemek yemenin” anlamı, mideye giren şeyin sadece görünüşünün değil, daha ziyade, o yemeğin nasıl hazırlandığı ve hazırlanırken neyin amaçlandığının, o yemeğin veya içeceğin kendisinden ve miktarından çok daha önemli olmasıdır.

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا أُولَئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلَّا النَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

“Allah’ın kitaptan indirdiği şeyi gizleyip, onu az bir değer karşılığında satanlar var ya, onların yiyip karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah, onlarla konuşmaz ve onları (kötülükten) arındırmaz. Onlar için acı bir azap vardır.” ( Bakara, 174)

Bu nedenle, Mümin, yemeğinin hakikatinin peşindedir ki ateş olmasın!

Tefecilik yapanlar (Riba) – İnsanların mallarını haksız yere yiyen rahip, keşiş ve bilginler – Batılca halkın malını yiyenler – Ya da savaş yoluyla, kan dökerek, yağmayla diğer ulusların mallarına el konulmasına müsaade eden, yaptırımlar uygulayan demokrasi ve insan hakları savunucuları vb., karınlarını ateşle doldururlar.

Dolayısıyla müminin ve salih amel ehli olan bir kimsenin yemek yeme ahlakı, hayvanlarınki gibi değildir.

Aksine, ilahi bir rengi ve cennet gibi bir varış yeri vardır.

O, Bu yemeğin nasıl hazırlandığına, nereden geldiğine, helal ya da haram olup olmadığına, helalse ne kadar yenilmesi gerektiğine, ihtiyaç sahiplerine ne kadar ve nasıl verilmesi gerektiğine dikkat eder.

Çünkü “İnsanla hayvan arasındaki farklardan biri, insanın yemeğine bakmasıdır.” Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَى طَعَامِهِ

“İnsan, yediğine bir baksın.” (Abese, 24)

Yani insan, bir hayvandan farklıdır ki yemeğini başından sonuna kadar [onun ahiretteki sonucunu da] dikkate alır.

e-post:

info@x-shobhe.org

Telegram Kanalı:

@SupheSoruCevap

Kur'an-ı Kerim Top News